Akustik Travma Gürültüye bağlı işitme Kaybı

Akustik Travma ( Gürültüye bağlı işitme Kaybı )

İşitme:

İnsan kulağı fizyolojik olarak 20-20.000 Hz arasındaki sesleri duyabilirken, konuşma sesi aralığı da 500-2000 Hz arasında değişir. Kabul edilebilir gürültü düzeyi kişinin sessiz bir ortamda 1,5 metreden günlük konuşmaları anlamakta güçlük çekmeye başladığı sınırdır. Bu sınır 500, 1000 ve 2000 Hz frekanslarda ortalama 25 dB değerine karşılık gelmektedir.

Gürültü:

Gürültü kabaca hoşa gitmeyen, istenmeyen ve rahatsız edici ses olarak tanımlanabilir. Bu tanım, kişiye göre ve aynı kişi için değişik zamanlarda farklı olarak algılanabilir. Ses, ölçülebilir ve varlığı kişiye bağlı olarak değişmeyen nesnel bir kavram iken, gürültü öznel bir kavramdır. Bir sesin gürültü olarak nitelenip nitelenmemesi kişilere bağlı olarak değişebilir. Kimilerinin severek ve eğlenerek dinlediği müzik diğerlerini rahatsız edebilir. Uluslararası standartlara göre, işitme sistemine zarar veren gürültü düzeyi 100-10.000 Mhz ve 85 dB dü- zeyidir. Endüstriyel gürültü ise kişilerin beğenisine bağlı olmaksızın her koşulda gürültü olarak kabul edilir.

Gürültüye bağlı işitme kayıpları (GBİK),

günümüzde erişkinlerde karşılaşılan en önemli işitme kaybı nedenlerinden biri olmasının yanı sıra, meslek hastalıkları arasında da en yaygın olanlarından biridir. Son yıllarda yapılan çalışmalarla ülkemizde mesleksel gürültü nedenli işitme kaybı olanların sayısının 200.000’i aştığı belirtilmektedir. Tüm dünya nüfusunun yaklaşık %10’unda işitme kaybı şikayeti olup, bu olguların yaklaşık %50’sinde işitme kaybının nedeni yoğun gürültü maruziyetidir.

Gürültünün olumsuz etkileri sadece geçici veya kalıcı işitme bozuklukları değildir. Aynı zamanda kan basıncının artması, dolaşım bozuklukları, solunumda hızlanma ve kalp atışlarında yavaşlama gibi beden sağlığımıza yönelik olumsuz etkilere ve bunların devamı halinde kalıcı hastalıklara da yol açar. Ayrıca, gürültü davranış bozuklukları, aşırı sinirlilik, anksiyete ve stres gibi psikolojik etkilere bağlı iş veriminin düşmesine, konsantrasyon bozukluğuna ve hareketlerin yavaşlamasına da neden olabilir. Ancak bu etki ve tepkiler, bireysel farklılık göstermektedir. Artan gürültü düzeyi, konsantrasyonun düşmesine, beceri gerektiren el işleri ve düşünsel çalışmalarda dikkat dağınıklığına yol açmaktadır. Tüm bunlar da artan oranda iş kazalarına ve iş gücü kaybına, dolayısıyla aynı zamanda ekonomik giderlere yol açarak işletmenin toplam verimliliğini etkiler.

 

Farklı Gürültü Kaynakları ve İşitsel Etkileri

Günümüzde mesleki ve sosyal yaşamda teknoloji kaynaklı gürültü (Tablo 1) maruziyetinden dolayı giderek artan oranda gelişen işitme kayıpları, toplumun geniş kesimlerini etkileyen yaygın bir halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Uzun dönemde oluşan GBİK koruyucu yaklaşımlarla önlenebilirken ve rehabilitasyonu mümkünken, akut gelişen akustik travma önceden öngörülemeyen ve tedavi edil(e)mediği takdirde kalıcı işitme kaybına yol açan bir klinik tablodur.

Odyolojinin bir dalı olan “Endüstriyel Odyoloji”, endüstriyel gürültü, titreşimler, patlamalar ve GBİK hakkında araştırmalar yapar. Endüstriyel gürültüden korunma yöntemleri ile GBİK değerlendirilmesi ve tedavisi hakkında bilgi verir. Gürültülü akustik ortamlarda gü- rültü ölçümlerinin yapılması, bu ortamlarda yaşayan ve çalışanların işitme sağlığını korumaya yönelik gerekli önlemlerin alınması, gerektiğinde uygun rehabilitatif müdahalenin yapılmasını amaçlar. Gürültüye bağlı işitme kaybını başlıca 3 alt başlıkta inceleyebiliriz:

1) Geçici eşik değişikliği:

Gürültülü ortamda bulunma sonrasında işitme hassasiyetinde azalma, gürültü kesildikten sonra belirli zaman içerisinde işitme eşiklerinin gürültüye maruziyetten önceki seviyeye geri dönmesi şeklinde tarif edilir. Birçok geçici eşik değişikliği ilk iki günde (16 saatte) düzelmektedir. 40 dB’den fazla olan geçici eşik değişikliği patolojiktir ve kalıcı eşik de- ğişikliği ile ilişkilidir.

2) Kalıcı eşik değişikliği:

Gürültüye maruziyet sonrasında işitme hassasiyetinde tam olarak geriye dönüş olmadığı durumlarda kalıcı işitme kaybı ortaya çıkar. Kalıcı işitme kaybı kendisini en belirgin olarak 4000 Hz’de görülen geri dönüşü olmayan işitme kaybı ile belli eder. İşitme kaybı ilk 2-3 yılda en üst düzeyde iken, 10- 15 yıl boyunca gittikçe hızı azalarak ilerler. Gürültüye maruziyet ortadan kalktıktan sonra işitme stabilleşir.

3) Akustik travma:

Baş ve kulağa direkt gelen, bazen patlama ile birlikte olan şiddetli bir gürültüyü izleyen işitme kaybı, çınlama ve baş dönmesi ile seyreden klinik bir tablodur. Patlayıcı basınç etkisi varsa kulak zarında delinmeye orta kulak kemikçiklerinde hasara neden olabildiği gibi, sadece işitme sinirinin etkilenmesi sonucu bile işitme kaybına yol açabilir. Tedavi edil(e)mediği takdirde kalıcı işitme kaybı ile sonuçlanır.

Son yıllarda ortalama yaşam süresinin artması ve insanların sosyal anlamda daha kaliteli bir yaşam sürmek istemesi, işitme kayıplarının önlenmesini ve rehabilitasyonunu gerektirmektedir. İşitme kayıpları erken dönemde tedavi edilebilirse, hem kalıcı işitme kaybının yol açacağı işitme fonksiyonu ve iş gücü kaybı önlenebilir, hem de işitme kaybının rehabilitasyonuna yönelik maliyetin azaltılması beklenmektedir.

Gürültüye başlı işitme kaybı riskini artıran bireysel faktörler arasında genetik yatkınlık, Rh pozitif kan grubu, 6 diyabet, kalp damar hastalıkları, kan yağlarının yüksekliği, demir ve A vitamini eksikliği, kulağa yan etkisi olan ilaç kullanımı, ileri yaş ve sigara sayılabilirken, iş yerine ait faktörler arasında da meslek grubu (Maden, tekstil, ahşap, cam, metal, hava alanı çalışanı, ormancı, trafik polisi, bakırcı vb.) ve özellikle darbeli gürültülü ortamda çalışma sayılabilir. 5,7 TANI Yüksek şiddetli gürültüye maruz kalındıktan sonra yapılacak ilk iş, en kısa sürede kulak muayenesi ve odyolojik testler için bir Kulak Burun Boğaz Uzman Hekimine baş- vurmaktır.

Odyogramda ilk göze çarpan odyolojik bulgu, 4000 Hz’de “akustik çentik” denilen yüksek frekans işitme kaybıdır. İşitme testi, çalışanın gürültülü ortamdan en az 14 saat (ideali 48 saat) uzak kaldıktan sonra yapılmalıdır. Bunun sağlanamadığı durumlarda 80 dB (A) ’in üzerindeki gürültü düzeylerinde standart kulak koruyucusu (tüm mesai boyunca) kullanılması şartıyla test gün boyu yapılabilir. İşitme testi;

  • İşe başlamadan önce
  • İşitmeye zararlı çalışma alanına başlamadan önce
  • İşçi, gürültülü ortamdaki işe devam ettiği sürece yılda bir kez
  • İşitmeye zararlı ortamdan ayrılıp farklı bir yerde çalışmaya başlamadan önce
  • İşten ayrılırken, yapılmalıdır.

Uzun süreli gürültünün işitme sinirinde (dış tüy hücrelerinde) yaptığı hasar, kalıcı işitme kaybına neden olur. Bu tür kayıpların uzun sürede ve yavaş yavaş oluş- ması, konuşmayı kapsayan frekanslardan (500-2000 Hz) başlamayıp, tiz frekanslardan (4000 ve 6000 Hz’lerde) başlaması kişinin işitme kaybının farkına varmasını engellemektedir. Gürültüye bağlı işitme kayıplarında konuşma frekansları daha sonra etkilenmektedir. Bu özellik bizlere konuşma frekansları etkilenmeden önce gürültü ile oluşan işitme kayıplarının erken tanısında ve korunmada fayda sağlamaktadır.

Odyolojik incelemeye ek olarak yapılacak “Transient Evoked” otoakustik emisyon (OAE) ve “Distortion Product” OAE testleri, hem iç kulak hasarının boyutu, hem de iyileşmenin takibi açısından önemlidir. Akut olgularda, 3 aylık takip süresinden sonra ölçülecek olan eşik, kalıcı işitme eşiği olarak belirlenmelidir. Ayrıca, gürültüye bağlı işitme kayıpları, hayat kalitesini bozan bir şikayet olan çınlamanın de en yaygın sebeplerinden birisidir. Bu kişilerin yarıdan fazlasında çınlama şikayeti bulunduğu bildirilmiştir.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top